• Anasayfa
  • Hakkında
  • Anne Baba Okulu
  • Öğretmem Akademisi
  • Seminerler
    • Okul Seminerleri
    • Şirket Seminerleri
  • İletişim
  • SOSYAL MEDYA

  • Anasayfa
  • Hakkında
  • Anne Baba Okulu
  • Öğretmem Akademisi
  • Seminerler
    • Okul Seminerleri
    • Şirket Seminerleri
  • İletişim
Ayşe Arman röportajının yayımlanmayan bölümü.
6 Ağustos 2019

Pazar günü Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman ile röportajım yayınlandı (Okumayanlar buradan okuyabilir http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ayse-arman_12/guzel-kizim-yakisikli-oglum-yetenekli-cocugum-de_29215649).

Ama yer olmadığı için tamamı yayınlanamadı. Yayınlanmayan röportajın küçük bir bölümünü aşağıda aktarıyorum.

 

AYŞE ARMAN’IN KALEMİNDEN

Aileler neden başarı ister?

-Türkiye’de ailedeki ve okullardaki çocuk yetiştirme modelini yanlış buluyorum! Anne – baba, çocuğunun iyi not almasını istiyor. Neden? Kendi hırsından dolayı. Etrafta “Benim çocuğum birinci oldu… Derece aldı!” diyebilmek için. Çocuğu hep başarı odaklı yetiştiriyor. Neden? Çünkü kendi başarısını devam ettirmek istiyor. Çocuğunu kullanıyor aslında. Aslında olay, annenin babanın kendisiyle ilgili. Oysa tüm bunlar yanlış! Halil Cibran’ın unutmamamız gereken çok güzel bir lafı var, “Çocuklarınız sizden gelmiştir ama sizlerin malı değildir!”

 

Okullardaki not sistemi yanlış! Siz, not sistemine de karşısınız…

-Evet, not sistemi yanlış! Çünkü not, kıyas sistemidir. Öğrenci, öğrenirken asla not verilmemelidir. Öğrenme sonunda verilmelidir. Not sistemi, insanın değerini gösteren bir sistem değildir, olamaz. Ama uzmanlık becerisini gösterirken kullanılabilir. Ben mesela, bir doktora teslim olacaksam, uzmanlık becerisi olup olmadığını bilmek isterim… Ama bizde, öğrenirken çocuğa not veriliyor. Gerçek hayatta öğrenirken asla not verilmez. Gerçek hayatta sadece “geri bildirim” verilir. Bir basketbol koçu, oyuncularına asla not vermez. Bir ressam, öğrencisine asla not vermez. Sadece geri bildirim…

 

Başkasıyla rekabet kötüyse, doğrusu ne?

-Kendinle rekabet. Benim öğretmenim, benim koçum benim becerilerimi bana söyleyecek. Bana geri bildirim verecek. Ben becerilerimin farkında olacağım. Ve ben, kendimle yarışacağım. Kendimi, sürekli bir üst seviyeye çıkarmak için uğraşacağım. Benim seviyem 10 üzerinden 3 ise, hedefimi koyarım, hedefim kendimi 5’e çıkarmaktır mesela. Ama hoca ya da annem, babam, benim önüme 10’luk bir çocuk getirirse, o zaman ben de uğraşmayı bırakırım…

 

Okullarda tam olarak bunu oturtmak için ne yapıyorsunuz?

-Öğretmen Liderliği Projesi’yle farklı bir sistem kuruyoruz. Beceri yazı yazmak mı mesela. Öğretmen çocuklara bir yazı yazdırıyor. Önce onların becerilerini keşfediyor ve herkes kendi becerisinin bir üstüne çıkmak için çalışmalar yapıyor. Öğretmen ve diğer arkadaşlar birbirlerine sürekli geri bildirim veriyorlar. Öğretmen asla, “Bak Ali böyle yaptı, Mehmet yapamadı!” demiyor. “Kendi becerini böyle geliştirebilirsin!” diyor. Ben, dünyanın en iyi liselerini gezdim. Mezunlarının yüzde 54’ün dünyanın en iyi üniversitelerine girebildiği okullara gittim. Ve ne gördüm biliyor musunuz? Asla rekabet yok! Çocuklara sordum, “Niye rekabet etmiyorsunuz?” diye. “Ediyoruz” dediler, “Kendi kendimizle!” Dersleri, seviyelere ayırmışlar. Çocuk, sadece kendi seviyesinin üstüne çıkmak istiyor. Bunun için uğraşıyor. Rekabet olursa, bir de ne oluyor biliyor musunuz. En tepedeki sürekli stres içinde yaşıyor, birinciliğini kaptırmamak korkusuyla. Bir de şu var, o birinciler kendi potansiyellerinin üzerine de çıkmak için uğraşmıyor. Neden mi? Zaten birinci! Anne soruyor. “Niye çalışmıyorsun?” “Zaten sınıf birincisiyim, çalışmama gerek yok ki!” diye cevap veriyor çocuk!

 

O zaman toptan eğitim sistemi mi yanlış Türkiye’de?

-Evet! Başarı değil, beceri odaklı bir eğitim sistemi olması lazım. Bence şu anda okulda olan öğrencilerin yüzde 50’sinin zaten okulda olmaması lazım. Çünkü bu öğrencilerde gerekli olan bilişsel beceri yok. Kısacık adamlar, nasıl basketbol sahasında olamıyorsa, bilişsel becerisi olmayan çocukların da okullarda olmaması gerekiyor…

 

Nerede olmaları gerekiyor?

-Her çocuğa temel eğitim verilsin ama sonra yurt dışında bazı ülkelerde olduğu gibi, müzik yeteneği varsa müzik okuluna gitsin, neye yeteneği varsa ona yönlendirilsin. Senin ona fizik, kimya, biyoloji yüklemenin bir manası yok ki. Ya da yurt dışında olduğu gibi online dersler verilsin. Mesela bilişsel becerisi düşük olan ama atletik becerisi olan binlerce çocuk var. Biz, bu çocuklar kimler bilmiyoruz. Ama okulda onlara diyoruz ki, “Senin matematiğin kötü! Sen başarısızsın!” O zaman çocuk da diyor ki, “Ben başarısızın tekiyim!” Biz çocukları, okulda başarısız bireyler olarak yetiştiriyoruz. Federer ve Djokoviç’i düşünün, birisi dünyada teniste bir numara, diğeri iki numara. Ama ikisi de üniversite mezunu bile değil. Bu çocukların üniversiteye gitmesine gerek yok ki. Okulları, bilişsel beceriye dayalı bir sistemden kurtarmamız lazım. İnsanların kendi potansiyellerini keşfettikten sonra, potansiyellere özgü şeyler açmamız lazım. Herkesin okula gitmesine gerek yok!

 

İnsanlar sevdikleri işi yapmazlar, iyi yaptıkları şeyi severler!

Bu tam da böyledir. O yüzden benim, çocuğa yapabilme duygusu vermem lazım. Yapabilme duygusu da övgüyle verilmez, geri bildirimle verilir. Notla da verilmez. Bir araştırmada, bir grup çocuğa not veriyorlar, bir grup çocuğa geri bildirim, diğer gruba da hem not hem geri bildirim. En fazla gelişen kim biliyor musunuz? Sadece geri bildirim alan. Not, bir yargı sistemi olduğu için çocuk geri bildirimi bile okumuyor…

 

EVE 5’DE GELEN ÇOCUK NE ZAMAN PRATİK YAPACAK?

Bizim müfredatımız çok yoğun. Çocuğun yeteneğini geliştiremeyeceği kadar yoğun. 5’de (17:00) eve gelen çocuk ne zaman pratik yapacak? Oysa bir alanda iyi olabilmen için pratik yapman lazım. Bizde, her hangi bir alanda çok üst seviyede kişiler çıkmaz. Çünkü pratik yapacağı zaman yok!

 

GERÇEK SEVGİ ÇOCUĞUN KENDİSİYLE İLGİLENİR

Çocuklarımızı koşullu sevmeyelim. Mesela çocuk evden geliyor, anne soruyor: “Günün nasıl geçti? Okul nasıldı? Öğretmenle aran nasıldı?” Bunların hepsi yanlış sorular! Çünkü bu sorduğunuzda çocuğa verilen mesaj şu: “Beni ilgilendiren sen değilsin, davranışların!” Doğru sorular, “Hoş geldin. Nasılsın? İyi misin? Aç mısın?” olmalı. Gerçek sevgi, bireyin kendisiyle ilgilenir, yapay sevgi ise çocuğun davranışlarıyla…

 

RÖPORTAJIN TAMAMI

Yukarıda röportajın sadece bir kısmını aldım. Tamamını Ayşe Arman’ın sitesinden okuyabilirsiniz: http://www.armanayse.com/icerik/kategoriler/roportaj_32html

 

11 Haziran 2015

armanayşeçocukgelişimokulröportaj
Share

Köşe Yazıları

Özgür Bolat Editör

İLGİLİ YAZILAR

Çocuklara okullarda düşünmeyi nasıl öğretiriz?
13 Ocak 2021
Çocukların okulda neden motivasyonları düşük?
13 Ağustos 2019
Okullar çocukları neden iş dünyasına hazırlayamıyor?
13 Ağustos 2019

Yorum Yaz


Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Site İçi Arama

  • Son Yazılar

    • Dr. Özgür Bolat ile Anne Baba Okulu
    • Çocuklara okullarda düşünmeyi nasıl öğretiriz?
    • Pınar Gültekin
    • Çocukların okulda neden motivasyonları düşük?
    • Okullar çocukları neden iş dünyasına hazırlayamıyor?
  • Haber Bülteni

  • SOSYAL MEDYA

  • TAKVİM

    Temmuz 2022
    P S Ç P C C P
     123
    45678910
    11121314151617
    18192021222324
    25262728293031
    « Mar    


  • SOSYAL MEDYA

  • Köşe Yazıları

    • Çocuklara okullarda düşünmeyi nasıl öğretiriz?
      13 Ocak 2021
    • Pınar Gültekin
      22 Temmuz 2020
    • Çocukların okulda neden motivasyonları düşük?
      13 Ağustos 2019

  • Haber Bülteni


  • Anasayfa
  • Hakkında
  • Anne Baba Okulu
  • Öğretmem Akademisi
  • Seminerler
    • Okul Seminerleri
    • Şirket Seminerleri
  • İletişim
www.veotesi.com © 2016

‘Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerez konumlandırmaktayız, kullanmaya devam ettiğinizde çerezler ile toplanan kişisel verileriniz Veri Politikamız-Bilgilendirmelerimiz'de belirtilen amaçlar ve yöntemlerle mevzuatına uygun olarak kullanılacaktır.

Dr. Özgür Bolat
KİŞİSEL VERİ KANUNU KAPSAMINDA BİLGİLENDİRME METNİ

Özgür Bolat Özel Eğitim ve LTD. ŞTİ. Şirketi olarak, siz değerli müşterilerimiz ve çözüm ortaklarımızın güvenliğini göz önünde bulundurarak, başta özel hayatın gizliliği olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla, kişisel verilerle ilgili düzenlenen "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu" hususunda sizi bilgilendirmek istiyoruz.

Amacımız; sizlerin memnuniyeti doğrultusunda, kişisel verilerinizin alınma şekilleri, işlenme amaçları, hukuki nedenleri ve haklarınız konularında sizi en şeffaf şekilde bilgilendirmektir.

Kurumumuza iletmiş olduğunuz veya Kurumumuzun usül ve işlemleri çerçevesinde edinmiş olduğu her türlü kişisel veri ile biyometrik veri, sağlık verisi dahil her türlü özel nitelikli veriniz bakımından (“Veri”), 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gereğince, Kurumumuz Özgür Bolat Özel Eğitim ve LTD. ŞTİ. ŞİRKETİ Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel bilgileri kanunda açıklandığı çerçevede; elde edebilecek, kaydedebilecek, depolayabilecek, muhafaza edebilecek, hizmetlerini devam ettirebilmek amacıyla güncelleyebilecek, değiştirebilecek, yeniden düzenleyebilecek, mevzuatın izin verdiği durumlarda ve ölçüde üçüncü kişilere açıklayabilecek, devredebilecek, aktarabilecek, paylaşabilecek, sınıflandırabilecek, anonim hale getirebilecek ve kanunda sayılan diğer şekillerde işleyebilecektir.

Kişisel verilerinizin işlenme amaçları ve hukuki sebepleri; Mevzuat kapsamında faaliyet alanımız kapsamında işlemlerin yerine getirilmesi, yürütülmesi ve geliştirilebilmesi, bu hizmetlere ve ürünlere yönelik tanıtım, pazarlama ve kampanya faaliyetlerinin yapılması, akdettiğiniz ve/veya akdettiğimiz sözleşmelerin gereğinin yerine getirilmesi; istihbarat, bilgi araştırmaları ve kredibilite değerlemelerinin yapılması, planlama, istatistik, müşteri memnuniyeti çalışmaları, güvenliğin sağlanması, otoritelerce öngörülen bilgi saklama, raporlama, bilgilendirme yükümlülüklerine uyulması, tarafınıza daha iyi ve güvenilir hizmet verilebilmesi, tarafınıza uygun hizmetler ve ürünler geliştirilmesi ve bunun kesintisiz olarak sürdürebilmesi amacıyla ve diğer nedenlerle kişisel verileriniz işlenmektedir.

Kişisel verilerin toplanma yöntemi: Kişisel verileriniz, otomatik ya da otomatik olmayan yollarla, yazılı, sözlü ya da elektronik ortamda toplanabilmektedir.

Yukarıda belirtilen amaçlarla, kişisel verilerin aktarılabileceği kişi/kuruluşlar: Kişisel Verileriniz; Kurumumuzun iştirakleri ve bunların alt kuruluşlarına; çalışanları, şirket görevlileri, hukuk, mali ve vergi danışmanları, denetçileri ve mevzuat hükümlerinin izin verdiği kişi, kurum ve kuruluşlar ile açık rızanızın bulunduğu diğer üçüncü kişilere; aktarılabilecektir.

Kanun’un 11. Maddesi Çerçevesinde Haklarınız; Kurumumuza başvurarak; kişisel verilerinizin a) işlenip işlenmediğini öğrenme, b) kişisel verileriniz işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, c) kişisel verilerinizin işlenme amacını ve amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, ç) kişisel verilerinizin yurt içinde veya yurt dışında aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, d) kişisel verilerinizin eksik veya yanlış işlenmiş ise düzeltilmesini isteme, e) Kanun’un 7. maddesinde öngörülen şartlar çerçevesinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme, f) kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişilere yukarıda sayılan (d) ve (e) bentleri uyarınca yapılan işlemlerin bildirilmesini isteme, g) kişisel verilerinizin münhasıran otomatik sistemler ile analiz edilmesi nedeniyle aleyhinize bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme ve ğ) kişisel verilerinizin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız hâlinde zararın giderilmesini talep etme hakkına sahipsiniz.

Haklarınızın, düzenlemenin yürürlük tarihi olan 07.10.2016 tarihinden itibaren kullanılması mümkün olup, taleplerinizin yerine getirilmesini teminen Kurumumuzca yapılacak masrafları, KVKK’nın “Veri sorumlusuna başvuru” başlıklı 13. maddesinde belirtilen tarifeye göre tarafınızdan talep etme hakkımız saklıdır.