Öz güven; sosyal bilimlerde en fazla araştırılan konuların başında geliyor ama tanımı hala tartışmalı.
Peki öz güvenli olmak ne anlama gelir? Öz güven, mutluluğu ve başarıyı nasıl etkiler?
ÖZ GÜVEN VE SUÇ
1970’lerde öz güvenin, her zaman iyi bir şey olduğu varsayıldı ve ‘Öz güvenli Çocuk Yetiştirme Hareketi’ başladı.
Ama araştırmacılar, hapishanedeki suçluları analiz edince fark etti ki; mahkumların çoğunun öz güveni oldukça yüksek.
Ardından hemen “Öz güven ile suç arasında bir ilişki mi var?” sorusu akıllara geldi.
Acaba öz güven, tahmin edildiği karar iyi bir şey değil miydi?
ÖZ GÜVEN VE NARSİSİZM
Araştırmalar derinleşince fark edildi ki, öz güvenin tanımı yanlış yapılmış.
Öz güven kavramıyla narsisizm (buna yükseklik kompleksi de diyebiliriz) karıştırılmış.
Suçluların çoğunun aslında öz güveni yüksek değil, sadece yükseklik kompleksleri olduğu anlaşıldığı.
Yani aslında mahkumların çoğu özünde, kendilerine güvenmiyor ve değersizlik duygusu hissediyor. Bunu da narsisizm ile kapatıyor. Yani, narsisizm, aslında öz güven eksikliği.
Bunun ardından öz güven yeniden tanımlandı.
ÖZ GÜVENİN DOĞRU TANIMI
Öz güven; kendinle barışık olma halidir.
Peki, kimler kendiyle barışık olur?
Kendilerini olduğu gibi kabul edenler.
Peki, kimler kendini olduğu gibi kabul eder.
Ailesi tarafından koşulsuz kabul görenler. Aile çocuğu koşulsuz kabul edince, çocuk da kendini değerli görüyor ve kabul etmeye başlıyor.
O zaman çocukta öz güveni geliştirmek için, onu olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Bu bağlamda da öz güvenin, en büyük temeli ‘öz değer’. Yani, “Ben, ben olduğum için değerliyim duygusu.” Ama öz güvenin, tek temeli bu değil.
YETERLİLİK
Öz güvenin bir temeli daha var. O da ‘yeterlilik’.
Aslında yeterlilik de ikiye ayrılıyor.
Bir tanesi “hayatta yaşadığım sorunları çözebilirim” inancı.
Diğeri de bir alanda yeterli olma durumu.
Birincisine ‘öz yeterlilik’, ikincisine ise sadece ‘bir alanda yeterlilik’ diyebiliriz.
(Öz güveni oluşturan üçüncü unsur da özerkliktir. Dikkat ederseniz üçü de ‘öz’ kelimesiyle başlıyor.)
Peki, öz güvenin hangi boyutu (öz değer ve yeterlilik), başarı ve mutluluk açısından daha önemli?
ARAŞTIRMA
Öz güven konusunda dünyada otorite olan Prof. Morris Rosenberg bu soruyu yanıtlamak için bir araştırma tasarlıyor.
Öz güveni ikiye ayırıyor: genel öz güven ve özel öz güven.
(Genel ö zgüven, benim yukarıda bahsettiğim öz değere; özel öz güven ise yeterliliğe denk geliyor.)
Bir grup öğrencinin öz değer ve akademik alandaki yeterliliklerini ölçüyor. Daha sonra öz güvenin, okul başarısı ve mutlulukla ilişkisine bakıyor.
Ortaya çok net bir sonuç çıkıyor.
SONUÇLAR
Öz değerin, başarıyla ilişkisi sadece %25. Yeterliliğin, başarıyla ilişkisi ise %49.
Yani, bir kişi değersiz hissetmesine rağmen yeterli hissediyorsa, başarılı olabiliyor.
Prof. Rosenberg, öz değerin ve yeterliliğin mutlulukla ilişkisine bakıyor. Bu sefer tam tersi bir tablo ortaya çıkıyor.
Öz değerin, mutlulukla ilişkisi %50. Yeterliliğin mutlulukla ilişkisi sadece ve sadece %10.
Yani bir kişinin bir alanda çok başarılı olması, onun mutlu olacağı anlamına gelmiyor.
Kısacası, mutluluğun temelinde, bir alanda yeterli olmak değil, öz değer yatıyor.
SONUÇ
Başarının mutluluk getirmediğini biliyorduk ama artık elimizde araştırma sonuçları var.
Bir çocuğun bir alanda yeterli ve dolayısıyla başarılı olması, onun mutlu olacağı anlamına gelmez.
Bir çocuğun mutlu olması için gerekli olan tek şey aslında onun değerli hissetmesi.
Onun için de ailenin onu koşulsuz kabul etmesi gerekir.
Aileler ilk önce, çocuğunun öz değer duygusunu geliştirmeli. Öz yeterlilik ise daha sonra gelmeli.
Kısacası, başarıya bağlı bir mutluluk değil, mutluluğa bağlı bir başarı geliştirilmeli.
NOT: Bu Pazar saat 15.00’de Antalya Terracity’de mutluluk ve başarıyı konuşacağız. Tüm ebeveynler, eğitimciler ve bilgi severler bu programa davetlidir.
Yorum Yaz